Moda ve sürdürülebilirlik nasıl birleşir?

Giyi’nin kurucusu Göknil Bigan ile moda endüstrisindeki sürdürülebilirlik yaklaşımları ve kadın zanaatkarlar üzerine konuştuk. Söyleşinin tamamı profilimizdeki linkte.

Merhaba Göknil. Giyi yolculuğun için biraz çocukluğuna doğru hareket etmemiz lazım. Giyi’nin tohumları ne zaman ve nasıl atıldı?

Giyi’nin köklerinde, içinde büyüdüğüm ailedeki zanaatkar kadınlar var. Aile bireylerinin giysilerini  zerafetle yaratan, özenle üreten kadınlar. Aynı zamanda hayatı ilmek ilmek neşeyle ören, azla yetinen, dönüştüren, değer bilen benim için rol modeller kadınlar. Sanırım bunlar o kadar sağlam yerleşmiş ki, her tasarımda, her yeni Giyi parçasında tekrar tekrar hayat buluyorlar.

Giyi’nin kuruluşundan bugüne kadar olan sürecinde yerel, etik ve sürdürülebilir bir marka yaratıcısı olarak neler deneyimledin? Seni en mutlu eden anlar nelerdi?

Giyi’nin lasnmanı tam pandeminin başına denk geldi. Çok farklı bir dönemin zorluklarıyla mücadele ederken bana ve Giyi’ye inanan insanlardan ve doğru yolda olduğumu haykıran iç sesimden güç aldım. Giyi sever’lerden aldığım geri bildirimler benim için en değerli anlar. Bir de Giyi’lerde emeği geçen zanaatkarların heyecanımı paylaşması çok önemli benim için. Her bir Giyi kutusunu kargoya vermek için kapatırken değer zincirindeki her bir insanın mutlu çalışarak o kutunun kapandığını bilince gideceği insana da en güzel enerjiyle yola çıkmış oluyor.  

Giyi’nin zamansız tasarımları modada güncel olanın tercih edileceği algısını da yerle bir ediyor. Zamansız olmak senin için ve Giyi özelinde ne demek?

Zamansız tasarım, özgür bir alan benim için, kendin olduğun, kendini tanıdığın, trend olduğu için değil seni yansıttığı, anlam bulduğun için giydiğin bir giysi mesela. Biriciklik var içinde, dayatmaların, zorlamanın olmadığı, başkası değil de kendin olmak için giyinmek. Böyle olunca modası hiç geçmiyor aslında.

BUNU DA OKU:  Kum madenciliği: Adı duyulmamış çevresel felaket

Beden politikaları özelinde ele alındığında Giyi’nin çevreye olan hassasiyetinin dişil enerji-doğa dengesi bağlamında da özel bir anlamı var. Giyi olarak tasarımlarınızda dikkat ettiğiniz şeyler nelerdir?

Giysi deyince ilk kumaş geliyor akla. Tasarımlarda sadece doğada çözülebilen materyaller kullanıyoruz. Ama malzemenin ötesinde fonksiyonellik, çoklu kullanım çok önemli bir kriter bizim için. Bir diğer konu da rahatlık ve kapsayıcılık. Giysi kalıplarımızı elimizden geldiğinde farklı beden tiplerini kapsayacak şekilde tasarlıyoruz, tek beden elbiseler, ön arka olan bluzlar, iç dış giyilebilen kimonolar var.

İş dünyası denilince özellikle kadın bedenini epey bir miktar kısıtlayan kıyafetler görüyoruz. Giyi’nin zamansız konforu iş yaşamındaki kadınları nasıl hissettiriyor?

Doğru, yazılı veya yazılı olmayan giyim kalıpları hala mevcut. Bir yandan da, biraz çalışma modellerinin değişimi ve bence yeni kuşakların hak savunuculuğu ile son yıllarda bu kalıpların biraz değiştiğini görmek sevindirici. Özen ve konfor, şıklık ve rahatlık bir arada olabiliyor. Daha da güzeli herkesin aynı takım elbiseleri giymediği, bireysel farklılıkları ortaya koyan, çeşitlilik ve yaratıcılık alanlarını açtığımız bir ortam. Sanki böyle bir iş dünyasında insanlar daha yaratıcı, özgün ve üretken olabiliyor.

Atölyenizde artan kumaş parçaları bile bir ürüne dönüşüyor. İleri dönüşümün modadaki konumunu nasıl ele alırsın?

Araştırmalar giysi üretiminde çıkan fire yani kumaş atığının %25’lere kadar çıkabildiğini söylüyor. İlk günden itibaren üretim atıklarını değerlendirmek üzere kafa yorduk. Burada önemli bir değer yaratıldığına inandığım için, döngüsel bir iş modelinin markanın merkezinde yer alması için çok çaba sarf ettik.  İleri dönüşüm emek yoğun bir faaliyet. O artıktaki kıymeti görüp, heyecanlanınca çok güzel şeyler çıkabiliyor. Giyi’de koleksiyonlardan izler taşıyan kemerlere, çantalara ve kimonolara dönüşüyorlar.

Yerel üreticilerle olan ilişkin de Anadolu’nun kadim zanaatlarını da öncelikli kılıyor. Giyi blazerlarda karşımıza çıkan ve kadınların tezgahlardaki el ile dokuduğu kumaştan bahseder misin? Ve tabii senin bu kumaşla karşılaşma hikayenden?

BUNU DA OKU:  İstanbul'un cold pressed juice mağazası Jüs açıldı!

Kültürel sürdürülebilirliğin de çevresel ve sosyal konular kadar önemli olduğunu düşünüyorum. El dokuması kumaşlar, el emeği nakışlar beni hep çok heyecanlandırdı. Belli yörelere, kültürlere dair hikayelerin tasarıma dönüşmesi, kuşaktan kuşağa hikayelerin anlatılmaya devam edilmesini önemli buluyorum. Dokuma Atlası sergisinde karşıma çıkan bir dokumanın peşine düşüp Dive dokumasını dokuyan Tokat Olgunlaşma Enstitüsü ile tanıştım. Kullandıkları renk zenginliği, dokumanın kalitesi, yöredeki kadınları eğiten ve istihdama katan yaklaşımları birleşince Giyi koleksiyonuna çok değerli bir katkı sağlamış oldular. Benzer şekilde, ‘Muğla’nın Saklı Çeyiz Sandığı’ projesi kapsamında kadınların ürettiği dastar dokuma kumaşı da koleksiyonumuza dahil ettik.

Birçok marka için sürdürülebilirlik aynı zamanda bir pazarlama stratejisine de dönüştü. Tüketici olarak yeşil aklamadan nasıl korunuruz?

Haklısın, yanıltıcı bilgiler dolaşabiliyor. Tüketici olarak biraz merak etmemiz, soru sormamız, bilgilenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tüketici olarak hepimizin sorumluluğumuz var, her bir satın alma kararımızın bir karbon ayak izi, çevresel ve sosyal etkisi var.

Giyi’nin instagramından aşina olduğum “A Giyi Kind of Report” lardan bahsedebilir misin?

Aslında ilk raporumuz Giyi’nin ilk iki yılında sürdürülebilirlik kavramının dokunduğu yerleri özetliyor. Bir nevi etki raporu diyebiliriz. Kullandığımız malzemeden, ihtiyaç temelli üretim ve tüketim vurgusuna, döngüsel iş modelimizden kadın kooperatifleriyle yaptığımız çalışmalarının detaylarına kadar bilgileri derlemeye gayret ettik.

Göknil’i 4 kelime ile tanımlayacak olsan?

Enerjik, oyun kurucu, pratik, tutkulu.

Son olarak senin eklemek istediğin bir şey var mıdır?

Ben hayalimdeki dünyayı ‘Daha Giyi bir dünya’ diye tarifledim, daha özenli, daha özgür, birbirimizden öğrendiğimiz, doğayla bütün, hoşgörülü. Ortak hayallerde buluşmaya, birbirimizden ilham almaya davet etmek isterim okurları.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayça Ceylan

Performans sanatçısı, sürdürülebilirlik yazarı ve Body in Perform’un kurucusu Ayça Ceylan; karşılaştırmalı mitoloji,  dans, psikoloji, herbalizm, edebiyat ve teknoloji gibi disiplinleri bir arada kullanarak algılama süreçlerimiz hakkında  mekana özgü performanslar üretmektedir. Performanslarında bedenin ve mekanın birbirini nasıl inşa ettiği,  onarım, beden politikaları ve türlerarası çeşitlilik üzerine araştırmalar yapar. Ceylan, performanslarında ve  atölyelerinde sanat alanları haricinde arketipsel hafızayı etkileyecek kamusal alan, terkedilmiş alan, doğa ve antik  kent gibi birçok alanı tercih eder. Ritueller, tanrıça kültleri, sembolizm ve doğa ile uyumlanmak en büyük  destekçilerindendir. Üretimlerinde canlı sanat, video, fotoğraf, yerleştirme ve sanatçı kitabı gibi araçları kullanır. Ceylan; Türkiye, Japonya, Hindistan, ABD ve İngiltere’de birçok sanat alanında performanslar gerçekleştirmiş,  atölyeler düzenlemiş ve konuk sanatçı programlarına davet edilmiştir. Ayrıca Duru, Reflect Studio, Mesele Slow  Design ve Giyi gibi sürdürülebilir markalarla performatif işbirlikleri yapmıştır. Ceylan, Milliyet Sanat’ta sanat  yazarlığı yaptı. Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki’nde “Dairesel Flora” köşesiyle çevre yazarlığı yapmaktadır.  Performans belgeleri bazı özel sanat koleksiyonlarında bulunmaktadır.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Genel, Hayat, Moda
Yeşil Posta: Ülkemizden ve dünyadan haberler

#1 Avrasya kunduzları, 1 Ekim tarihin itibariyle Birleşik Krallık’ta koruma altına alındı. Kaynak: BBC #2 Birleşik Krallık’taki Birkbeck Üniversitesi, çevreye

Kapat