Türkiye’de kömür kullanımı 2017 yılında arttı: Dışa bağımlılık, sağlık ve çevre problemleri giderek büyüyor
EKOLOGOS tarafından hazırlanan “Linyit Yanmaz! Yakar!” adlı rapor, Türkiye’nin yerli ve milli enerji politikası çerçevesinde değerlendirmeye çalıştığı linyit yakıtlı termik santralları ele alıyor. İklim Haber’de yayınlanan raporda küresel sektörde kömüre finansal yatırımın azalmasına rağmen, Türkiye’de kömür üretimine ve tüketimine henüz bir sınırlama getirmeyi düşünmediği belirtiliyor.
Yerli ve milli hareketi altında devlet imkanları ile de desteklenen kömür üretimi ve tüketimi son dönemde giderek artmakta. Bu artışın ardındaki ivmeyi ise linyit kömürü üretimi ve termik santrallardaki tüketim oluşturuyor. Bununla beraber tüm kömür kaynaklarında üretim/tüketim miktarı açısından kendi kendimize yetmiyoruz. Taşkömüründe neredeyse tamamen ithalata bağımlıyız.
Türkiye’de yakıt amaçlı kullanılan fosil kaynakları hakkında (kömür ve kömür ürünleri; taşkömürü, linyit, asfaltit, kok, briket vb.) ulusal ve uluslararası bilgi ihtiyacının aylık olarak karşılanması amacı ile geliştirilen “Katı Yakıt İstatistikleri”, Türkiye’de kömürün yolculuğuna dair önemli ayrıntıları gözler önüne seriyor.
2017 yılına ilişkin verilerde, kömür kategorisine göre toplam teslimat miktarlarında linyitin öne çıktığını görülüyor. 2017 yılında toplam linyit teslimatı 69 milyon tonu aşmış; taşkömürü teslimatında ise 37 milyon ton eşiği geçilmiş. Taşkömürü koku teslimatı ise 5 milyon tonun üzerinde gerçekleşmiş.
Bu rakamlar bir birim taşkömürü kok teslimatına, 13 birim linyit teslimatı yapıldığını gösteriyor. Bu rakamlara göre Türkiye’de teslimatına en çok talep olan katı yakıt hiç tartışmasız linyit olarak ortaya çıkıyor. 2017 yılında toplam katı yakıt teslimatının %62’si linyitten, %33’ü taşkömüründen ve %5’i de taşkömürü kokundan oluşuyor.
Katı yakıt teslimat miktarları ilkbahar dışındaki aylarda özellikle ısınma, soğutma ve elektrik ihtiyacına bağlı olarak değişmekte. 2017 yılı verilerine göre teslim edilen linyit miktarının %85-90’ı termik santrallarda yakıt olarak kullanılıyor. Geriye kalan kısım ise demir-çelik haricindeki sanayide, konut ve hizmet gibi diğer sektörlerde değerlendiriliyor.
Bu rakam taşkömüründe farklılık göstermekte.2017 yılında yaklaşık 38 milyon ton taşkömürü %52 oranında termik santrallerde, %24 oranında konutlarda kullanılmış. Türkiye’de ısınmak için taşkömürünün linyite oranla tercih ediliyor olması ise linyitin nem oranının çok daha yüksek ve kalorifik değerinin çok daha düşük olması ile ilişkili olmasına bağlanıyor.
Bu rakamlara rağmen Türkiye 2017 yılında, ham üretim bakımından linyitte kendi talebini tamamen kendi üretiminden karşılıyorsa da bu durum taşkömürü ve taşkömürü kokunda tamamen dışa bağımlılık noktasında. Bu durumda, hava kirliliği, su kullanımı, halk sağlığı, iklim değişikliği gibi tüm dışsallıkları bir kenara koysak bile cari açığa etkisi bakımından tamamen ithalat bağımlısı olduğumuz taşkömürünü en az linyitin yarısı kadar kullanmaya devam ediyoruz.
Kömür ithalatı hızla artmaya devam ediyor. Dışsallıklar ve “ödenmeyen maliyetler” açısından çok daha tehlikeli olan linyit kullanımımız ise her geçen yıl hızlanarak artıyor. Peki bu durum neye yol açabilir, dünya hızla dönüşürken ve Paris Anlaşması sonrası kömürden kaçış hızlanırken Türkiye’de kömüre ve dahi linyite ağırlık vermenin nedenleri ve sonuçları neler olabilir? Bu sorular raporun devamında cevaplanmaya devam edecek.
Bununla beraber geçtiğimiz yıllarda da benzer çalışmalar yapılmış, ve uzmanlar %100 yenilenebilir enerjinin Türkiye’de de mümkün olduğunu hatta kömüre ve fosil yakıtlara yapılacak yatırımların yenilenebilir enerjiye yapılması durumunda, elektrik ihtiyacımızı eşit bir miktar harcayarak karşılayabileceğimizi belirtiyor. Bu çalışmalara buradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar kapatıldı.